21 Ekim 2014 Salı

Kate Alert : Şükür Kavuşturana

Kate'i serbest bırak, döner gelirse bloga yazısını ekleyebilirsin demiş atalarımız:)  İkinci çocuğuna hamile olduğu için midesi bulanan Cambridge Düşesi Catherine, aylardır burnunu bacadan çıkartmıyordu. Nihayet bugün insan içine çıktı da biraz kraliyet haberi okuyabildik.

Singapur devlet başkanı Kraliçe'yi ziyarete gelmiş. Kraliçe de William ile Kate'e görev vermiş, bunlar devlet başkanı ile karısını otelde karşılayıp Kraliçe'nin resmi törenine getirdiler. Törende Kraliçe bir kere daha hoş geldiniz deyip bunları o canım atlı arabalara bindirdi ve saraya götürdü. Bana sorarsanız saçma sapan bir iş, niye iki kere hoş geldin diyorlar bilemedim, demek ki adetleri böyle.

Singapur Devlet Başkanını otelinden alma görevinde, Cambridge Düşesi, Alexander McQueen modaevinden bir ceket elbise giymişti. Saçını cici bir atkuyruğu ile toplayan Katecik, çok şık bir de şapka takmıştı.




@ Daily Mail




@ Daily Mail


Kensington Sarayı'ndan dün yapılan resmi açıklamada, Kate'in 3 aylık hamile olduğu ve Nisan ayında ikinci bebesini doğuracağı teyid edilmişti. Bebeğin cinsiyetini doğana kadar öğrenemeyeceğiz biliyorsunuz. Anladığımız üzere Kate'in henüz karnı da çıkmamış.


Bu gece ise Kraliçe, Buckingham Sarayında muhteşem bir resmi yemek veriyordu. Kraliyet ailesi ile misafirler, elmasları, tiaraları kuşanıp, ben zenginim diyenleri yerin dibine sokacak bir debdebe ve şatafat içerisinde ziyafet yemeği yiyeceklerdi. Kate ise bu yemeğe katılmamıştı çünkü Ulusal Portreler Galerisinde özel bir törende boy gösterecekti.


Ben de twitter'ın başına oturmuş, İngiliz gazeteci kardeşlerimle bu anı bekliyordum. Acaba Kate ne giyecekti, yeni bir elbise görebilecek miydik? Eteği uzun, yakası açık mı olacaktı? Mavi mi stah mı tercih edecekti derken...

Nihayet, aylar sonra, Düşes Kate muhteşem bir Jenny Packham elbisenin içerisinde kuğu gibi süzülerek Londra semalarını aydınlattı benim canımdan çok sevdiğim izleyenlerim! (Aaahahahahah ay kendi yazdığıma güldüm şu an))))


@ Daily Mail


@ Hello


@ Hello


Ayyy bu gerçek miydi? Kate insan mıydı? Ben balkabağı mıydım??? Renee Zellweger'ın sıfatına ne olmuştu? Elalemin haber sitesinden fotoğraf kullandığım için blogumu öttürürler miydi? Ay nasıl bi adamlardınız siz anam???


Yaa, işte böyle dostlar! Gecenin dibinde twitter'ın başında royal muhabirliği yapmayı çok özlemişim. Amal değil bana havamı bulmam için royal haberleri gerek! Kate'in dönüşü, belki de biraz bu yüzden muhteşem geldi bana!


Beğendiniz mi ?


xo xo




11 Ekim 2014 Cumartesi

Joan Miro

Geçen hafta bayram tatilinde, Zekish bizi Sabancı Müzesindeki Joan Miro sergisine götürdü dostlar:)

Miro sergisi SSM'nin iki katına yayılmış. İlk kattaki çizimlerden hiç birşey anlamadım:( İkinci kattaki resimler güzeldi, çizgi film gibi rengarenk, neşeli, sevimli şeyler. Gelgelelim, ne olduklarını yine de göremiyorduk. Misal bir eserin önünde epey sanatsal bi tartışma yaşadık, Lady Charlotte baykuş olduğunu iddia ederken bendeniz kedi diye ısrar ettim. Sonradan meğersem kunduz mu, su samuru mu neymiş,öğrendik doğrusunu.




Sergide en sevdiğim, Miro'nun Personnage - Kişi isimli çalışması oldu.








Müzenin 3. katında ise sürekli sergilenen o güzelim Tanzimattan Cumhuriyete Türk Resimleri sergisi vardı. Buraya her geldiğimde bu tabloları izlemekten büyük mutluluk duyuyorum.


Nazmi Ziya Güran'ın Taksim Meydanı tablosuna bayılıyorum. 1935 senesinde topuklu ayakkabılarıyla meydanda gezen şapkalı, eldivenli hanımlar... Günümüzde ise meydan dümdüz edilip betonarme bir cehenneme çevrildi, seviye yerlerde:(





 Müzenin kırmızı salonuna bayılıyorum. İşte Türk resminde karpuzun yeri ve önemi :





Bunlar da diğer güzellerden bir kaçı. Bazılarını azıcık yamuk çekmişim, artık kusura bakmazsınız.


FEYHAMAN DURAN - SARI ÇİÇEKLER


HALİL PAŞA - PEMBELİ KADIN


HALİL PAŞA - ŞAKAYIKLAR VE KADIN

İBRAHİM ÇALLI - HAMAKTA UZANMIŞ KADIN



İBRAHİM ÇALLI - KAMELYALI NATÜRMORT



İZZET ZİYA - DENİZ KIYISINDA KIZ


SAMİ YETİK - DENİZ


Çıkışta müze mağazasından en sevdiğim resmin bir kopyasını aldım. Kitaplığın tepesine yerleştirdim ama her yer Star Wars dolu olduğu için enteresan bir karışım meydana geldi:




Akşam da Lady Charlotte bizi Ortaköy'e kumpir yemeye götürdü. Allahııım, sanki bütün Istanbul, bayramın son akşamı kumpire aşermişti dostlar! Ne kalabalıktı anlatamam. Olsun biz yine de kısırlı, mısırlı, amerikanlı kumpirlerimizi alıp bir köşede yemeyi becermiştik.


Joan Miro sergisini Sabancı Müzesinde 1 Şubat 2015'e kadar gezebilirsiniz.


xo xo

10 Ekim 2014 Cuma

Kedi Kurtarma Operasyonu

Bu sabah yine erkenden işe gitmek üzere uyandım, sepetinde uyuyan evdeki Kedişi pışpışladım, bahçede baktığımız, yazın doğan 2 minik yavruya mama koydum... Aaaa bir de ne göreyim, minik tekir olan kardeş yok, siyah beyaz beşiktaş olan geldi tek başına kahvaltıya. Tam çıkacağım, arka taraftan boğuk boğuk ağlayan yavru kedi viyaklamasını duydum. Eyvah ki ne eyvah, tekir yavru arka bahçeye düşmüş.

Akşam eve geldiğimde annem koltuğa serilmiş yatıyordu. Meğersem bu minnak tekir arka bahçeye değil, arka bahçedeki eski odunluğun çatısına düşmüş. Annem perde asarken kullandığımız merdiveni taşımış, dama çıkmış, kovalamış ama bıcırık kaçtığı için yakalayamamış. Tabii çok üzüldüğü için iki kere dama tırmanmış, mama götürmüş, su taşımış. Gelgelelim yavru damda, kardeşi bahçede ağlaşıp durmuşlar bütün gün. Tabii annem perişan!

Ben de işten gelmişim, yorguuun, terliiiii, başım ağrıyor, tek isteğim iki bira çakıp sızmak. Fakat telefonun fenerini açıp merdiveni taşımaktan başka elimden ne gelir? Gece karanlıkta dama tırmandım ama, ilk kez Harry Potter izleyen Pelinsu'nun dediği gibi "tırstım azıcık". Nasıl ineceğimi bilemedim ki:)

Neyse damda ciyak ciyak bağıran, tısss yapıp beni korkutmaya çalışan ufacık yavruyu kovaladım ama yakalayamadım. Üstüne bu korkup yan apartmanın bahçesine düştü bu sefer. O bahçe de, bahçe lafın gelişi,  hendek gibi,  Ben tırsa tırsa, karanlıkta damdan merdivene, oradan emniyete inmeyi becerdim. Akşam akşam heyecan arayasım mı gelmiş nedir?

Haydi ben çıkarsın, yan apartmana gidersin, hendeğe atlarsın... Böyle göğsüm hizasında bir çukur gibi düşünün. Büyük kedi olsa yüz kere çıkar ama ufaklık daha birkaç aylık, çıkamıyor. Yine ben pisi pisi gel kızım, gel yavrum peşinden koştum. Tekircik ciyakladı, tısladı, kesinlikle yanaşmadı. Bu sefer beni bir düşüncedir aldı: Kediyi geçtim, ben bu hendekten nasıl çıkacaktım?

Ayy, kendimi o duvara nasıl attım, bir Indiana Jones misali nasıl yukarı tırmandım bilemezsiniz:) İnşallah kimse görmemiştir:)

İşte ben eve geldim, duşumu aldım, yemeğimi yedim, biramı çaktım ama aklım kedide. Ay minnacık şey, kardeşine sarılıp uyuyamayacak bu gece, ya üşürse? Ya açsa, mama mı götürsem? Sabah ola hayrola, ama nasıl çıkartacağız? diye kendi kendimi yiyorum, başım artık çatlıyor derken pencereden bir baktım bizim mahallenin benden deli olmasın; 20 kedili bir ablası var. İşte o abla hendeğe atlamış yavruyu kurtarmaya çalışıyor.

Hemen pencereden bir istişare, ben bir torba mama, Kedişin taşıma kutusu ve de plastik bahçe iskemlesini yüklenip yan apartmanın bahçesine geçtim. Ayyy üstümde ev kıyafetim.. Sütyensiz sokağa çıkma fobimi de bu arada derede yenmiş olduk ne yapalım:)))))

Biz bu sefer plastik sandalye sayesinde rahatça hendeğe indik. Taşıma kutusuna mama koydu abla, yavru da fırttt diye gelip kutuya girmesin mi? Kuzuuummm! Alıp bizim bahçeye getirdik, kardeşi de hemen geldi, kavuştu yavrular. Bahçelerinde emniyettelerdi yine:) Ablaya çok teşekkür ettim, ben nasıl akıl edememiştim taşıma sepetini?

Ayy işte böyle gece gece macera yaşadım, ama içim de rahatladı, yavruyu kurtardık dostlar:) Bizim şişko Kedişe de tembih ettim, sakın düşmesin, o koca totosunu kaldırıp çıkamaz valla:))





xo xo