23 Temmuz 2013 Salı

KATE ALERT : Kate ve oğlu hastaneden çıktılar

Henüz 1 günlük küçük Cambridge Prensi, bugün güzel annesi ve keltoroş babası ile beraber hastaneden ayrıldı ve evine (sarayına) gitti sevgili izleyiciler.

Bebeğin ilk fotoğrafları için sabahtan bekleyiş başlamıştı. Hatta bir ara "Kate'in kuaförü hastaneye geldi" dediler, hah dedik, kırık fönünü çektirip çıkacak dedik ama o esnada Londra'da yağmur boşanıverdi, saray da Kate'in akşamdan evvel çıkmayacağını duyurdu.

Önce Kate'in annesi ile babası; peşlerinden William'ın babası ve cici annesi hastaneye ziyarete geldiler. Biz de annemle BBC'den izliyorduk da, annem Camilla'yı görünce yine "kamış kafa Camilla" demesin mi muhabbetle! Ahahahah :) Ay gudubeetttttt! Neyse :)

Hastaneden çıkarken Charles dede "az bekleyin, birkaç dakika sonra göreceksiniz" dedi. Ben de eve gelmişim duşa filan gireceğim. İyi hadi madem başladık beklemeye. Ulan 1,5 saat sonra çıktılar kapının önüne. O zamana kadar da annemle karşılıklı hepsinin soyuna sopu, gelmişi geçmişi hakkında bir sürü fikir yürüttük tabii. Bu kadar da bekletilmez ki canım!

Nihayet kapılar açıldı ve minik prensi kollarında olduğu halde Kate ve baba William küçük yavrularını dünyaya takdim ettiler:







Kate, 31 sene önce kollarında Prens William ile aynı kapıdan çıkan Prenses Diana gibi, puantiye giymeyi tercih etmişti. Aferin hayırlı gelin!

William oğlunu kucağına aldı ve gazetecilere, bebeğin ağır, ciğerlerinin kuvvetli, saçının çok şükür kendisininkinden çok olduğunu anlattı gülerek. Hatta sevinçle bebeğin Kate'e benzediğini anlattı. Babasının çirkinliğini değil de annesinin güzelliğini almıştır inşallah yavrucak tabii. Ama Kate buna karşı çıktı, henüz bilemeyiz dedi, William'ın ilk boklu bezi değiştirdiğini söyledi:)






Peki bebeğin isimleri ne olacaktı? (En az 4 ismi olması bekleniyor) William henüz karar vermediklerini, bebekle yeni tanıştıklarını, en kısa sürede ismine karar vereceklerini söyledi.  Bahisçiler ismin George olacağını iddia ederken ben Anakin olmasını istiyorum. Cambridge Prensi Anakin, vay anam! Lady Charlotte ise bebenin isminin Diana olması gerektiğini söylüyor. Böylece Diana unisex bir isim olarak tarihteki yerini alacakmış:)))



Bundan sonra çiftimiz hastaneye girdi, bebeyi sepetine yatırdılar. William sepeti ve Kate'i arabaya yerleştirdi. Sonra direksiyona geçip karısıyla oğlunu eve götürdü! Harika değil mi?

Bütün bu olaylar boyunca ise hastanenin yolu toplamda 10 dakika kadar trafiğe kapatıldı, o da Prens William arabasıyla ayrılırken. 

Uygar ülkenin hali başka oluyor dostlar.

xo xo


22 Temmuz 2013 Pazartesi

ROYAL BABY BOY

Cambridge Düşesi Catherine, bugün akşam üzeri, Londra'da, Britanya'nın gelecekteki müstakbel kralını doğurdu. Bebeğin isimleri henüz açıklanmadı.

Dedikodulara göre ayın 13'ünde doğuracak olan Kate için, Temmuz başından itibaren gazeteciler St Mary's Hastanesinde barikatlar kurup beklemeye başladılar. Ayın 13'ü gelip geçti ve kraliyet suları hala patlamamıştı. Hastane önünde gazeteciler günler ve gecelerce bekleyip fenalaşırken; bizler de twitter'a bakmaktan gözlerimizi bozmuştuk.

Nihayet bu sabahın köründe, Kate'in kraliyet suları patladı ve biz ofiste laptoplarımızı açarken, Kate'cik de hastaneye doğuma yattı. Bu hastanede yıllar önce Galler Prensesi Diana, Kate'in keltoroş kocası William'ı dünyaya getirmişti.

Kate'in sağlıklı ve de tosun gibi ( 3 kilo 700 gram) bir oğlan doğurduğu haberi gece 22:30'da açıklandı. Halbuki Kate, 8 saat sancı çektikten sonra akşam 18:42'de gayet normal yollardan doğurmuş yavrusunu. William ile bebeleriyle başbaşa kalmak ve ailelerine haber vermek istedikleri için anonsu geciktirmişler. William doğumda Kate'in yanındaymış. Kate ve yavrusu yarın hastaneden çıkacakmış. Yeni Cambridge Prensi'nin isimleri yarın açıklanacakmış.

Doğum haberi ilan edildikten sonra, doktorların imzaladığı bir belge Buckingham Sarayı'na Kraliçe'ye gönderildi. Bu belge sarayın bahçesinde altın bir panoya yerleştirildi. Aynen bebeğin babası Prens William doğduğunda yapıldığı gibi.

Ve nihayet tüylü şapka takmış çılgın bir tavuskuşu , parşömene yazılmış doğum ilanını okuyarak Britanyalıların geleneklere ne kadar bağlı olduğunu gösterdi.



Küçük Prens, dünya üzerindeki ilk gecesini anne ve babası ile hastanede geçirecek. Yarın hastane çıkışında annesinin kollarında göreceğiz bebeği ve isimlerini öğreneceğiz.

Diana'cık göremedi ilk torununu ah vah.




xo xo

11 Temmuz 2013 Perşembe

IKIN YAVRUM IKIN

Kate'in hamileliğinin açıklanmasından bu yana aylar su gibi akıp geçti, Kate'in karnı kocaman oldu, bebek amına dayandı, ama bir türlü kraliyet suyu patlayıp bebesi doğamadı. Aylar su gibi geçti de, şu son bir kaç gün bitmek bilmedi. Kate, rahmetli kaynanası Galler Prensesi Diana'nın, yıllar önce keltoş oğlu William'ı pırtlattığı hastanede, normal doğumla bebeğini doğuracağını açıkladı. Gazeteciler 1 Temmuz'dan itibaren hastanenin önünde beklemeye başladılar, bebek bir türlü gelmeyince de tabii artık sıkıntıdan abuk subuk geyik twitler atmaya koyuldular. Bahisçiler çıldırdı, kız mı, erkek mi olacak, adı Victoria mı George mu olur derken hesapları karıştırdılar. Bu esnada Galler'de kurtarma pilotu olarak çalışan William da doğumda hazır bulunacağı için prensin civarında sürekli bir helikopter bekliyormuş... Kraliyet suyu patladığı anda, William helikoptere atlayıp Londra'ya gelecek, doğumhanede Kate'in elini tutarak "Ikın yavrum ıkın" diyecekmiş.


Foto: Alison Jackson / Rex Features

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Kızçeler Burgaz Ada'da

Cumartesi günü kızçelerle Burgaz Ada'ya giderek Minik Sinem'in doğumgünüsünü kutlayacaktık. Fakat birbirimizi yanlış anlamışız. Sino haklı olarak akşam gidip balık yememizi istiyordu, bizse uzaklardan geleceğimiz için gündüz vakti gider döneriz diye düşünüyorduk. Sonunda Cumartesi sabahın köründe, Lady Charlotte ile Deniz; Avcılar'dan vapura bindiler... Ahahahah vallahi böyle bir vapur varmış, Avcılar'dan çıkıp düt düt taa adalara kadar geliyormuş, 3 saatte, evlere şenlik:)))

Bostancı'dan ise Seval erkenden motöre atlayıp adaya geçmişti, o da bana güvenmişti ama ben o esnada, Kabataş'ta "Adalar vapuru aşırı izdihamdan erken kalktı, saat 11'e ek vapur kondu" anonsunu dinliyordum. Ülen vapur salkım saçak, Titanik'e dönmüş, Kınalı açıklarında battı batacak... Bir sonrakine bineceğimin garantisi yok, Gezi parkına giremeyen halkımız adalara hücum etmiş, iskeleye yanaşamıyorum bile... Ben de hönk hönk ter su içinde, koşa koşa Beşiktaş'a geri dönerek Kadıköy vapuruna bindim. Sonuçta en azından bir vapura binmiştim :)))

Kadıköy'de Kübra'cıkla buluşup dolmuşa atladığımız gibi Bostancı'ya geldik. Zavallı Seval bu esnada Burgaz Ada'da aç ve yalnız perişan olmuştu:))) Allahtan Sino ile Bars hemen geçmişler adaya da kurtarmışlar Seval'i:)

Kınalı Ada

Burgaz Ada

Burgaz Ada

Prens Adalarının en miniği olan Burgaz, diğerlerine nazaran daha sakindi. Zaten güneşin altında parlayan deniz, beton şehire arkamızı dönerek yeşil adaları görmek, o güzelim evler, pofidik bulutlar ve mis gibi hava keyfimizi yerine getirmişti. Kübra ile motordan inip mini mini ada meydanını geçtik,  begonvillerle bezeli yoldan yürüyerek bir çay bahçesine geldik.












Bu esnada Avcılar ekini hala Marmara'nın muhtelif sularında seyirlerine devam ediyorlardı :)))

Faytonla Kalpazankaya'ya çıkabilirsiniz


Burgaz Palas

Nihayet Lady Charlotte ile Deniz; Avcılar'dan Büyükada'ya; oradan Burgaz Ada'ya ulaşmışlardı, üstelik gelirken pasta bile getirmişlerdi heeyyy:)) Koşa koşa iskeleye giderek birbirimize kavuştuk:) Tek firemiz Arzu idi, onun da işe gitmesi gerekmişti maalesef.

İşte Kızçelerin Burgaz Ada seferi :


Ada meydanında Kızçeler

Begonviller altında Kızçeler

Ada sahillerinde bekleyen Kızçeler

Asker hatırası pozu veren Kızçeler

Birbirimize kavuştuktan sonra sahilde yan yana dizili restoranlardan Barba Yani'ye gidip mavi örtülü beyaz masalara dizildik boncuk gibi. Lady Charlotte ile içeri gidip balığımızı ve mezeleri seçtik. Kızarmış ekmekler sıcacık, biralar buz gibi masamıza geldi. Altın renkli kalamar sofrayı şenlendirdi.


Biberler acı, patlıcanlar nefisti

Ohhh gel keyfimmm

Kalamar ağzınıza layıktı

Veee şefimizin misss gibi ızgara ettiği muhteşem levrek hanım bütün güzelliği ve kokusu ile gözlerimizi kamaştırdı:

Deniz levreği

Mezeler lezizdi, sürekli kızarmış sıcacık ekmek servis edildi (hem kepekli hem beyaz). Levrek zaten damak çatlattı, resmen lokum olmuş. Bira ve kola içtik. Pastamızla beraber de Türk kahvelerimizi söyledik. Sonunda herşey dahil kişi başı 56 TL ödedik. Bence süperdi.

Pastanın da nefis olması dışında, duyduğum en eğlenceli Happy Birthday şarkısı ile servis edilmesi neşemize neşe katmıştı :

İyi ki doğdun Minikkkk

Yemek şöleni ziyafetinden sonra çıkıp biraz yürüyelim dedik. Sahil yolunda yürümek pek zevkliydi, hava güneşli ve sıcak olduğu hale rüzgar serinletip ferahlatıyordu. Tabii kediler çoktan meydanda ayılıp bayılarak öğlen uykularına yatmışlardı.


Ada Kedisi

Havasından suyundan mı, insanlar bakıp ilgilendiği için mi bilemedim de; adada kedi köpek pek boldu dostlar. Maşallah. martılar da keza tavuk gibi ortalarda dolaşıyorlardı. Begonviller, ortancalar, yaseminler kudurmuş gibi açmışlardı. İstanbul'da katledilen doğa, var gücüyle Burgaz Ada'çoğalıyor, düğün coşkusu ile hayatı sarmalıyordu.










Meydana geri dönüp ara sokaklara girdiğimizde ise gadanallah, o begonvillerin cart pembesi, nazlı yaseminlerin güldür güldür açması, kafam kadar ortancaların tablo görüntüsü ağzımızı açık bıraktı. Bu minicik ada, çok ama çok güzeldi dostlar.


Bankta uyuyana dikkat


Aman rahatsız olmasın derken

Tabii ki bana sırnaştı:))))

Her köşede ayrı bir güzellik

Şu sokağa bak, tablo gibi

Begonvillerin rengi

Heyyyyy

Ve ada yaseminleri :) Hatırla Sevgili'den:)

Yürüyüşümüzü de tamamlayınca meydandaki Sinem Dondurmacısında oturup birer külah dondurma yaladık, oh içimiz serinledi. 3 top 5 lira. Adı Sinem olanlara indirim yok:)

Adadan ayrılma vakti gelmişti, güneş denizin üzerini gümüşe boyadı, en sevdiğim manzara. Motorumuz farfar rüzgarda uzaklaşırken, Ada martılarını gönderip bize veda etti.

Tekrar görüşmek üzere!



xo xo