12 Ocak 2011 Çarşamba

Drakula'nın peşinde uykusuz her gece

Tarihçi'yi okumaya başlayalı beri (pazar gecesinden beri) oldum resmen bir vampir. Kitap kalın bi de yazıları ufak, oku oku bitmiyor aman bitmesin, ben böyle lezzetli kitabı epeydir okumamışım. Adeta sayfalarına beni tutkalladılar, kitap da ellerime yapıştı, bırakamıyorum. Budapeşte, Transilvanya senin, 1950'lerin İstanbul'u benim; dehşet verici bir gerçeğin peşinde koşuyorum kitabın kullarıyla, peşimizde karanlık birileri, haçtan korkuyorlar, bi de sarımsaktan. Voyvoda Tepeş hala yaşıyor, anneeeeeee!

Eh hal böyle olunca, kitaptan ayrılmayı gönlüm elvermediğinden uyku saatimi geçirip sabahleyin de yatağa tutkallanmış gibi oluyorum, gözlerimin altı çökmüş; suratım pelte gibi dolanıyorum şirkette, Voyvoda Tepeş hala hayatta diye sayıklıyorum.

Kitaptan bu denli etkilenince, biraz Dracula araştırması yapıp dostumuzun tarihçesini incelemek istedim:

Dracula denilen vampirin ilham kaynağı olan şahsiyet, ortaçağda Romanya'nın güney bölgelerinde (bizim tarih kitaplarında Eflak Boğdan diye okuduğumuz memleket) hüküm sürmüş bir prens: Valahia prensi, ya da o bölgenin tabiriyle, Valahia Voyvodası 3. Vlad. Voyvoda Tepeş , Kazıklı Voyvoda.


Vlad'ın babasının adı Vlad Dracul, bunun sebebi babanın Order of the Dragon - Ejder Yoldaşlığı'nın bir üyesi olmasıymış. Bu tarikat, Hristiyanlığı Osmanlılar'a karşı korumak amacıyla asiller tarafından kurulan bir tarikatmış. Romence evraklarda da bizim Vlad'ın soy ismi, Drakul'un oğlu manasına gelen Drakulya şeklinde yazıyormuş. İsmin kökeni Latince'de Ejderha manasına gelse de, günümüzde Romence'de şeytan demekmiş brrr.


3. Vlad ile ilgili bana en ilginç nokta, daha genç bir prensken babası Vlad Dracul, bunu ve kardeşini Osmanlılara rehin vermiş, eti sizin kemiği benim, size saygıda kusur ettiysem affedin abi demiş. Böylece bağlı bulunduğu Ejder Yoldaşlığı'na da ihanet  etmiş. (asıl sebep, Transilvanya'yı işgal eden Macar ordusuna karşın Türklerin yardımıyla tekrar Valahia tahtını ele geçirmesi, iyi niyet gösterisi olarak o da Padişah'a oğullarını rehin göndermiş). Vlad tam 4 sene Edirne'de yaşamış. Efsaneye göre ileride kanımızı donduracak işkence ve adam öldürme tekniklerini burada bizimkilerden öğrenmiş!


Osmanlıların Varna zaferinin ardından Macar asilleri,  baba Vlad'ı ve büyük oğlan Mircea'yu öldürünce bizimkiler, Valahia'da kukla bir kral olsun diye herhalde , Vlad'ı serbest bırakmışlar. 3. Vlad kısa süreliğine tahta çıksa da, meşhur Macar generali  Hunyadi tarafından kaçmaya zorlanmış. Ama onun Osmanlı bilgisinden ve 2.Mehmet'e olan nefretinden etkilenen Hunyadi, Vlad'ı danışmanı yapmış. Birkaç yıl sonra Konstantinopolis fethedilip, Osmanlılar Karpatlar üzerinden Balkanlar'da yayılmaya başlamışlar. Fetih'den 3 yıl sonra Belgrad işgal edilmiş, Hunyadi Sırbistan'a kaçıp orada ölmüş, Vlad ise memleketine dönüp tahtı tekrar ele geçirmiş.


İşte bundan sonra 3. Vlad'ın Voyvoda Tepeş - Kazıklı Voyvoda olarak anılmasına sebep olan korkunç zalimlikleri başlamış. Dostunu düşmanını, sadece Osmanlıları değil kendi halkını da; babasını öldüren Macar asillerini de, askerleri, köylüleri, tüccarları, herkesi kazığa geçirtip korkunç uzun ve acılı ölümle canlarını alıyormuş Vlad. Kadın erkek, çocuk tanımıyormuş. Binlerce çoluk çocuk köylü, onbinlerce Türk askeri, daha fazla Macar asilleri kazıktan geçirtmiş, bu korkunç işkence ve ölüme mahkum etmiş onları. Ayrıca kafaya çivi çakma, kol bacak, kulak burun kesme, deri yüzme, canlı gömme, özellikle kadınlarda cinsel organ kesme gibi diğer işkence yöntemlerini kullanmaktan da çekinmemiş. Kadınlara karşı daha da acımasızmış Vlad. Kocasını aldatan bir kadının göğüslerini kestirmiş, derisini yüzdürmüş ve derisi masanın üzerinde serili dururken kadını kazığa geçirtmiş.


Vlad ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki savaşlarda başlangıçta Vlad zaferler kazansa da, nihayet Osmanlı ordusu tarafından yenilgiye uğramış, Osmanlılar Poenari şatosunu çevirmişler, bu şato günümüzde dünyanın en hayaletli, en lanetli yerlerinden biri olarak biliniyormuş. Efsaneye göre şatonun sarıldığını gören Vlad'ın karısı, kendini kuleden Argaş nehrine atıp intihar etmiş. Romanya'da nehrin bu koluna o zamandan beri Prenses Nehri deniliyormuş.


Yenilgiye uğrayan Vlad, yardım almak amacıyla Macar kralına sığınmş ama yardım yerine babayı almış, kral Vlad'ı tutuklattırıp zindana attırmış.Vlad'ın kaç sene hapis kaldığı bilinmemekle beraber zamanla kralın güvenini kazanmış, hatta kuzenlerinden biriyle evlenmiş. Hapisten çıkınca tekrar sevgili yurduna, Valahia'ya geri dönüp tahtı ele geçirmiş ancak destek birlikler çok az olduğundan Osmanlılar tarafından tekrar yenilmiş ve Bükreş yakınlarında öldürülmüş. Söylentilere göre bizimkiler kafasını kesip Padişah'a göndermişler. Vlad, Bükreş yakınlarındaki minik Snagov gölündeki manastırda gömülmüş.

3. Vlad'ın ölümünden 421 yıl sonra, İrlanda denen başka bir büyülü memleketten çıkma bir yazar, onun hikayesinden esinlenerek yeryüzünün en uğursuz romanını yazmış. Vlad'ın "Dracul'un oğlu" manasına gelen soy ismi etrafında esrarlı bir vampir efsanesi yaratarak Kont Dracula 'yı yaratmış ve çember böylece tamamlanmış.

Peki ama acaba Vlad'ın bedeni hala Snagov gölündeki küçük manastırda mı? Yoksa yaşayan ölümle lanetlenmiş ruhu eski kıtanın karanlık ormanlarında; tekinsiz karanlıklarda, köşebaşlarındaki uğursuz gölgelerde mi geziyor? Yoksa  hemen arkamızda bir çift öfkeden kızıllaşmış gözler bizi takip mi ediyor?

Boğazımıza yanaşan sivri dişlerin korkusu sizden uzak olsun.

11 yorum:

  1. hahaha deli sarımsağı da yapıştırmış:)

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. o resimlerden sonra sarımsak iyiydi :)) bende istiyorum bu kitabı okumak ama ne zaman :((

    YanıtlaSil
  4. Zoi-kuş, Vlad'ın işkencelerini okuyunca tırstım valla, yanımızda taşımak lazım samısak :))))

    Deniz, kitap bağımlılık yapıyor, müsait bi zamanda okumalısın:)

    YanıtlaSil
  5. anaaaa ne manyakmış ayol :)))

    YanıtlaSil
  6. sorma, bi seferde 20.000 tane Türk askeri kazığa oturtmuş. vampirden daha korkunç bi canavarmış aslında.

    YanıtlaSil
  7. senin yazdıklarını okurken filmin açılış cümlesi geldi aklıma: "Year; 1471... Constantinople had fallen.... :)

    ne kadar muhteşem bir başlangıç sahnesiydi...orda da winonacığım atardı nehre kendini, bizim türkolar çakma drakula öldü mesajı atınca kaleye:) ulan kafamız o zaman da üç kağıda iyi basıyomuş:))

    YanıtlaSil
  8. film aklımızdan çıkmıyor zaten:)
    yapabilirsem dracula filmleri derlemesini yarın yazmaya çalışacağım:)

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel bir yazıydı canımcım, belkim görüştüğümüzde kitabı da yanında getirirsin. Yemeklere gömülmeden önce iştah keser mi diye düşündüm de bir an... hayır hayır hiç sanmıyorum :))))))))))

    YanıtlaSil
  10. ahahaah ben de hiç sanmıyorum:)))) artık diyet sınırları içerisinde gömülürüm inşallah.

    YanıtlaSil
  11. Tarihçiyi okurken ben de çok merak edip sürekli ordan burdan okuyodum kimmiş bu drakula diye..
    Çok güzel bi derleme oldu şimdi bu.
    Ama ben belli bi yerden sonra yazarın aşşırıııı derecede detaylı anlatımından çok sıkıldım ve çok zor bitirdim kitabı!
    Çünkü tasvirlere takmıştım, sürekli bi kavga halindeydim kitapla
    Bakınız:

    http://funstuffandlovelythings.blogspot.com/2010/12/damak-tad.html

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.