27 Nisan 2009 Pazartesi

Haftasonu

Cumartesi nihayet popomu kaldırıp kuaföre gittim ve de saçlarımı kestirdim, ohh bee, papaza dönmüştüm, şimdi yine çok havalı oldu.

Kuaförden sonra daa, karşıya geçtim, abimde kaldım, çünkü çok vahşi planlarımız var idi Cumartesi gecesi için.

Ben gittiğimde minik Pelinsu daha uyuyordu, sonra cırt diye uyandı ve Wall-e filmini izlememize karar verdi.


Animasyon filmerin tutkunu biri olarak bu Wall-e'yi nasıl izlememişim dostlar, nasıl nasıl? Çok eğlenceli, çok da dokunaklı, film bittiğinde ben Waall-eee, Eeevaaa diye sayıklıyordum , Sibo çok güldü. Sonra ben de kendisinin Pambık takma ismiyle Real Fiesta'ya yorum yazdığını öğrenince çok güldüm ahahahah.
Wall-e'den sonra şişen kalbimizi hafifletmek için sıradaki filmimiz Kung Fu Panda'ya geçtik hahaahah, bu da pek neşeliydi, salak dombili pandanın eğitim süreci, ustasıyla muhabbetleri bana Star Wars'daki Luke-Yoda muhabbetlerini anımsattı ama zaten ban herşey Star Wars'ı anımsatıyor, benim için hayatta tek gerçek şey, külliyen bir hayalden ibaret olan Star Wars.

Bu sırada Sibo mutfakta muhteşem şeyler hazırlıyordu; sigara böreği, paçanga böreği, elma dilim patates... Deliler gibi yiyip buz gibi biralarımız içerken, sıradaki filmimiz Winnie the Pooh idi, abim çok bunaldı ama ben Eeyore'u çok severim, bana beni hatırlatıyor!

Eeyore'un bunalımlardan sonra arada bir de dandirikten Sinderella çizgi filmi izledik, (bu arada sinema tarihinde en çok filme çekilen hikaye Sinderella imiş, porno versiyonda prens donun hangi kıza ait olduğunu arıyor imiş hahaahah) prense vermek için kendini paralayan Cindy'nin hikayesinden sonra artık neşemizi bulmak için GREASE izlemeye karar verdik.

Aaahh, ne film ama! Sandy, Danny, Rizzo, Frenchy, Kenickie ... Summer Night, Beauty School Drop Out, We Go Together... En sevdiğim karakter de kesinlikle Rizzo'dur.

Bilmem kaç sene önce, ben üniversitedeyken bunun müzikali gelmişti Mydonose Showland'e , ben bütün okulu götürmüştüm, o vakitler Management Club'da çalışıyor ve şahane organizasyonlar düzenliyor idim. Hey gidi günler hey!

Artık börekler, patatesler, biralar bitince, şarabımızı açtık, çocuğu yatırdık ve çerezlerimizi de alarak Star Wars izledik sayın seyirciler. Ah ah! The force is with you young Skywalker, but you are not a Jedi yet!
Neden ben bu kadar seviyorum bu masalı? Filmi, oyunu, kitabı... Gücü kullan, pozitife odaklan, sakinleş! Bence hayatta herşeyin cevabı Star Wars'da vardı.

Pazar günü sabahı hala o kadar toktum ki, sabah kahvaltıda sadecece ballı kaymaklı ekmek yiyebildim ayol! Sonra Star Wars'ın kalanını izledik. Yahu sonunda, o kutlama sahnelerinde yine gözlerim dolu dolu oldu! Bir de , hani Luke şenlik ateşinin başından ormana bakar ve Yoda, Obi Wan Kenobi ile beraber babası Anakin Skywalker'ı görür, çünkü Anakin artık dark side'dan dönmüş, seçilmiş kişi olduğunu ispatlayarak imparatoru yok etmiş ve güce denge getirmiştir. İşte bu sahnede George Lucas orijinal filmdeki görüntyü değiştirip, Anakin olarak yeni filmlerdeki gencecik Hayden Christiansen'i koymuştu.

Yahu her izlediğimde kızıyorum. Hayden'e lafım yok, taşşş gibi çocuk ama, o sahneye uymuyor, gelirsem oraya sitecem belanızı dercesine pis pis bakıyor yahu!

Sonra film bittikten sonra abim Formula 1 izledi, ben de Star Wars'ın kitabını okumaya başladım, adam kafayı yedi kitabı görünce hahahaahah

Haftaya da gidip yeni üçlemeyi izleyecektim, Sibo da pizza yapacaktı, kumpir yapacaktı yihhuuuuu


24 Nisan 2009 Cuma

Vatka

Dün akşam İstiklal Caddesi'ndeki Midpoint'e gitmiştik. Önce yediğimiz güzel şeyleri sayayım:

Elma dilim patates
Çin Sepeti
Kalamar Tava


Ayrıca deniz mahsüllü quesadilla yemiştim, ortaya gelen güzelliklerle doymam diye.



Şansa bak, benim tam karşımda plazma ekran vardı ve Fashion Tv açıktı, defilelere bakıyordum ara ara. Allah, bir anda ekranı kocaman vatkalı kıyafetler giymiş dikdörtgen görünümlü modeller doldurdu. Ağzım kupkuru oldu, ince bir titreme vücüdümü sardı, dehşet içinde o korkunç Seksenli yıllar kıyafetlerine bakıyor idim. Allahım, bu moda geri dönemez diye inleyecekken, meğerkim Valentino'nun 1986 defilesiymiş ulan. Ohhh. Çok korktum beaa.
Judycik bu berbat modanın geri dönmesinden çok korkmuştu!

22 Nisan 2009 Çarşamba

Ekonomik kriz hayvanat bahçesini de vurdu

filler para kazanmak için part-time araba yıkama işine başladılar :




Kaynak : icanhascheezburger.com :))))

21 Nisan 2009 Salı

Dan Brown nihayet yeni kitabını yayınlıyor

Da Vinci Şifresi ve Melekler&Şeytanlar gibi zevkli romanlarına bayıldığımız Dan Brown, 6 sene sonra nihayet yeni romanını yayınlıyor : THE LOST SYMBOL - Kayıp Sembol

Kitap 15 Eylül'de yayınlanacakmış ve şu anda Barnes and Noble'da preorder verebiliyorsunuz.

The Official Web Site of Bestselling Author Dan Brown

20 Nisan 2009 Pazartesi

Altın Kızlar

Dün akşam oturup yerli Altın Kızlar dizisini izledim sayın seyirciler. Dizinin orijinali Seksenli yıllarda TRT'de pazar akşamları yayınlanan ve bizi kırıp geçiren The Golden Girls idi. Bu arada TRT nasıl yayınlamış bu diziyi , onu da anlamadım, çünkü bu kadınların hepsinin süper aktif seks yaşamları vardı ve o devirde bize tabu gelecek her türlü mevzu geçiyordu bu dizide. TRT'nin dublajı da şahaneydi, o zamanlar hep olduğu gibi.

Neyse, şimdi aklıevvel biri , eski Türk sinemasının en meşhur artistlerini toplamış, ve bu diziyi uyarlamışlar. Bildiğin kopya yani. Kızların oturduğu evin sahibesi, güneyli fettan Blanche (tam bir southern belle, Scarlett O'Hara'nın erkeksiz kalamayan versiyonu) rolünde Nevra Serezli var. Kendisi harika , fakat bence bu rol için 10 sene daha genç olmalıymış. Yani gıdısı falan sarkmış, olmaz ki. Blanche biraz geçkincedir ama düpediz yaşlı değildir. Fakat baştan aşağı yanlış olan cast'taki en doğru isim yine de o.
Sonra dizideki en muhteşem karakter, boylu poslu, gerek Rose'un şapşallığına, gerek Blanche'ın amoşluğuna patır patır laf sokan; annesini azarlamaktan çekinmeyen erkeksi ve güçlü Dorothy. Sen git bu rolü Hülya Koçyiğit'e ver. Kadın narin, güleryüzlü, kibar biri; bildiğin mıymıy. O sertlik yok Hülya Koçyiğit'te, kesinlikle de olamaz. Olmamış anacım. Hem daha sert, hem de daha hızlı biri olmalıydı.
Ve de geldik, St Olaf köyünden gelme, aptallığın bir parmak altında saf olan Rose'a. Şaşkın bakışlarından ötürü bu rolü de sultanımız Türkan Şoray'a vermişler. Ah ah! Birincisi ben Türkan Sultan'ı o 200 kiloluk haliyle görmek istemiyorum arkadaşım. Şimdi anlıyorum , Belgin Doruk neden zamanında inzivaya çekilmiş. Sultan da neden kendine bakmamış, fit kalmamış? Bir de kadına bildiğin çuvalı giydiriyorlar kıyafet olarak. Hay ben o dizinin kostüm sorumlusunun tam suratının ortasına sıçayım! Şişmanlığını örteyim diye kadına öyle paççoz kıyafetler giydirmeye utanmıyor musunuz?

İkincisi, Türkan Şoray'da maalesef bu dizinin gerektirdiği hız yok, ritm yok; ayılıp bayılıp göz süzmede hala. Diziyi izlerken sürekli "daha hızlı daha hızlı" diye bağırasım geldi, acaba yönetmen bu kadim aktrislere olan hürmetinden, kendilerine birşey diyemiyor mu? Bilemedim.

Oyhh Allah, şiştim sabah sabah. Neyse bir de huysuz ihtiyar Sophia var ki evlere şenlik. Dizinini en komik replikleri genellikle kendisine yazılır, Blanche'ın slut'lığıyla ilgili soktuğu laflar yarardı insanı. Bu rolü de Fatma Girik'e vermişler. Kafasında parlayan beyaz pudralar, bir de örtü. Yapımcı, yapımcı! Hay o örtü de senin götüne girsin de bir daha sıçama e mi!! Yahu madem öyle, boyasana kadının saçını bembeyaz. Zaten Fatoş'un Hülya'nın anası rolünde olması absürd. Fatoş'un olması gerektiği gibi sarkazmi ve sertliği yanında Hülya iyice mıymıy kalıyor. Neyse, yine de Nevra Serezli'den sonraki en uygun cast Fatma Girik olmuş, tüüüüü. (Buradan tükürük saçarak kendisine selam edelim, tüüüüü, Söz Fato'da!)

Neyse sonra işim gücüm yok ya, acaba bu rolleri kime verirdim diye düşünmeye başladım. (Önce youtube'da birkaç orijinal The Golden Girls episodu izledim de kendime geldim be)

Amoşun önde gideni, southern belle Blanche rolüne Hülya Avşar'ı koyardım. Hah, cuk oturdu, hem kırıtık, hem kokoş, fakat sanki abartırdı rolü diye de düşünmekteyim.

Şaşkın Rose rolüne kesinlikle Müjde Ar'ı koyardım, Allah yıkılırdı ortalık, harika oynardı bence.


Sophia rolünü düşündüm taşındım, kimseyi bulamadım. Allah rahmet eylesin, Suna Pekuysal'dan başkası olmazdı bu tatlı sert, laf sokucu anne rolünde.

Fakat Dorothy'i oynayacak kadın kimdir bilemedi. Böyle boylu poslu, sert sesli, sağduyulu, Blanche'a, Rose'a, annesine aynı anda patır patır lafları kim sokardı? Bulamadım. Zuhal Olcay'ı düşündüm.


Hay Allah! Orijinali o kadar mükemmel ve komik ki, her türlü versiyonu gereksiz kalıyor, kimi koyarsan koy! Bizim yerli yapımcılar da uysa da koymuşlar, uymasa da koymuşlar. Geçmiş olsun.

7 Nisan 2009 Salı

Nicole Kidman 2009 ACM Awards Red Carpet

Moda ikonumuz Nicole Kidman, türkücü kocasıylan, Country Müzik Ödüllerine törenine katılmış, hemen kıyafetine bakıyoruz :



Kadın resmen geriye doğru yaşlanıyor, evlere şenlik.
Kıyafeti yine L'Wren Scott hazırlamış.

Götün kısmeti açılmışsa Barrak Amerika'dan gelirmiş

Dünkü trafik rezaletini geçtim. Onu da geçmemek gerekir ya, ulan salak Amerikalıların şopar başkanı yüzünden bizim vatandaşa eziyet etmek, yolları kapatmak ne demektir??? Herif, Türkiye bir islam ülkesidir diyerek geldi, ne bu sitayişle karşılamalar??? Pezevenk. İslam ülkesi götüne girsin senin.

Bugün de Tophane-i Amire'de öğrencilerle görüşürken "Ezandan önce toplantıyı bitirelim" demiş. Şerrefsiz!! Sen Mustafa Kemal'in Türkiyesinde böyle bir laf edebilir miydin?? Edebilir miydin ulan???? Hürriyet gazetesi de bu durumu "büyük nezaket gösterdi" diye anlatıyor, satılmışlar!!!!! Akp'nin ekmeğine yağ sürüyorlar elbirliği ile tabii , Aziz Nesin ustanın bahsettiği Türkiyenin yüzde 60'ının becerisi budur işte, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyetin, laiklik bekasını yoketmek! Bu ülkeyi yıkmak üzere yola çıkmış adamlara devleti emanet etmek. Ondan sonra Amerikalı gelir islam ülkesi, aman namazı kaçırmayın der, Fransız nah Avrupa birliğine girersiniz der. Der de der. Siz de güya teğet geçen kriz götünüze girmiş vaziyette , at gözlüklerinizle mutlu mesut yaşarsınız.

2 Nisan 2009 Perşembe

MİM manyağı oldum ayol

Hadsizciğim sağolsun yine mimledi beni dostlar

Bu seferki mim de hakikaten evlere şenlik : Eğer erkek/kadın olsaydınız (yani kadınsan, erkek olsaydın vice versa konu işte) 5 tane hayatta yapmam ve 5 tane kesinlikle yaparım dediğiniz şeyler nelerdir?

Yaa ben erkek olsaydım herhalde Freddie Mercury gibi muhteşem bir adam olurdum :

Bu kadar yaratıcı, büyüleyici bir enerjiye sahip ve bir stadı hıncahınç dolduran yüzbinlerce insanı karizmamla dövecek; nefes alışlarına el çırpışlarına kadar hakim olabilecek kadar etkileyici olmak isterdim. Acaba gay de olur muydum? Onu düşünüyorum, yoksa önüme gelen karıya çakar mıydım?? Amanınnn, ulan 2 saniyeliğine kendimi erkek yerine koydum anında ayıya döndüm, iyi kadınım ben Allahım, şükürler olsun.
1-) Erkek olsam kesinlikle lise ve üniversite yıllarında, yırtık blucinli, Guns n Roses tişörtlü, kurukafa yüzüklü, converse papuçlu eli sikinde rocker tiplerden olurdum. Belkim dövme yaptırırdım, garage band kurar Queen ve Guns n Roses coverları söylerdim. Sırtıma partal postacı çantamı takar interrail'de sürünmeye giderdim. Hayatta takım elbise merakım olmazdı. Ancak düğünlerde falan giyeyim diye iki tane iyi takımım olurdu.

2) Çok entelektüel bir adam olacağım için, kesinlikle kızlara "küçükhanım o dudakları Hacı Bekir'den mi aldınız" gibilerden hoş şeyler söylerdim , hayatta ayılık yapmazdım. Hayatta sakalım bıyığım olmazdı. Güleryüzlü, esprili olurdum. Herhalde yani, ne bileyim, ne zor mim bu beeee.

3) Converse döneminden sonra kesinlikle ayakkabılarıma çok özenir, Camper ve muadili papuçlar giyerdim, hayatta yamuk yumuk spor ayakkabılar giymezdim 30 yaşında. Ama blucine devam eder, slim fit gömlekler giyerdim.

4) Hayatta evlenmezdim. Kesin ya önüme çıkan her güzele çakar ya da gay isem her yakışıklı herife verirdim.
5) Hayatta kısa kollu gömlek giymezdim. Ama giydiğim gömleklerin kollarını dirseklerime doğru kıvırır, edeleli kollarımı sergilerdim. Kesinlikle flip flop giymekten gocunmazdım.

Ay valla bu kadar yazabildim, erkek olmadığım için de çok memnunum.
Bu mimi Real Fiesta ekibine forward ediyorum anacım, Lady Charlotte, Zekish, La Capitana
Bi mim'e de cevap verin, yazın kızım beaaa

1 Nisan 2009 Çarşamba

sokak itoşları

Sabah sabah yeni çizmeleri giymek için uygun çorap aramaktan bomboş iki adet otobüsü kaçırdım sayın seyirciler. (Yokuş aşağı inerken görüyorum ya geçen otobüsleri) Sonra da o kadar çok bekledim ki, Bebek sahilden ne kadar az araç geçiyor be, çok sinirlendim. Bu arada durak kalabalıklaştı, ve de dört beş tane çam yarması sokak itoşu havlaşıp oynaşarak durağı bastılar. Bize bir zararları yoktu ama çok büyüktüler. Bir tanesi kafasını eteğimin altına sokmaya çalışınca, duraktaki adamlardan biri hoşt hoştladı köpeğe. Hayvancık telaşla döneyim derken kafasını küt diye durağın camına vurdu. Birşey olmadı neyse koşa koşa uzaklaştı köpecik ama o kadar üzüldüm ki, hala moralim bozuk. Zavallı köpeklerin ne günahı var, biri hele çok belli , daha tasması duruyor, ev köpeği, şarrapsız sahipleri kimbilir neden atmış, kapris uğruna hayvan alıp onu sokağa perişan olmaya bırakanlardan nefret ediyorum. Hala da moralim bozuk, çok üzüldüm. Belediyeye falan da söylenmez, barınak mı var, öldürürler zavallıları, halbuki kimseye zararları yok. Hayvanlar, insanlar gibi zalim değil ki hiçbir zaman. Sadece insanlar "zevk" uğruna öldüren aşağılık yaratıklar. Yerin dibine batsın öyle zevk.