25 Kasım 2004 Perşembe

gelecek

efendiler,

ulusal kalite konferansı'nın ikinci gününü tamamlamış bulunmaktayız
bugün oturumlar"manfred kets de vries"nin ki kendisi "yönetim ve liderlik profesörü"dür ultra hiper ineraktif sunumu ile başlamış oldu, amcam kısaca yöneticilere "bugünü yaşayın çünkü ölüm saati geldiğinde 'keşke ofiste daha çok vakit geçirmiş olsaydım' demeyeceksiniz" buyurdu. başka zirvelere tırmanmak yerine , nehirde yüzün, günbatımını izleyin vb vb öğütler verdi, oldukça duygusal, komik ve etkileyiciydi.sözlerinden beni en çok etkileyen "MENTAL HEALTH IS HAVING A CHOICE" oh my god! bu herşeyi açıklıyor! ve şu da bence çok vurucuydu
"WHAT IS HAPPINESS? it is having: 1.something to do 2.someone to love 3.something to hope for" ah ah eyvah dedim içimden, hangisi var bizde? ve konuşmasında yaptığı alıntılardan birini mutlaka yazmalıyım : "EĞER BİRİSİ SİZE EŞŞEK KULAKLI OLDUĞUNUZU SÖYLERSE ALDIRMAYIN, EĞER İKİ KİŞİ BUNU SÖYLERSE KENDİNİZE BİR EYER ALIN "
güzel karikatürler gösterdi, birinde şöyle yazıyordu "THE CUSTOMERS ARE OUR GREATEST ASS (ET) püaahahaha veee en sonunda şöyle bağladı MOST PEOPLE (70%) QUIT THEIR BOSS NOT THEIR COMPANY

efendiler , günün ikinci konferansında jan nahum'u dinlemek üzere "gelecek tasarımı ve vizyonerler" seminerine katıldım fekat kendisi roma'da italyanlar'a türkiyenin neden eu'ya girmekliğinin iyi bişey olduğunu anlattığı için konferansa gelememiş ama paranın gözü kör olsun, videoya çekmiş sunumu yollamış, yani ööle kamaraya konuşup annatıyo, arada slaytlarını da sokuyo mis gibi... fakat sunumunu çok sevdim, türk oto sanayi için bir swot analizi yaptı, çok sevdim ben hep swot örneği araştırırp dururum, bu harikaydı, sonra da oto sektörünün gelecek 20-30 yılını tasarladı ve bu çalışma da heyecan vericiydi çünkü türk oto sektörünün eu'nun bu alanda rekabetçi gücü olmasını öngörmekteydi, ama bence benim içinde bulunduğum sektöre uymaz, çünkü biz moda tasarlıyoruz ve sekiz sene sonra tasarlanacak bir pantolonun spesifikasyonlarına bugünden yön vermek bence imkansızdan öte yanlış, modanın tabiatına aykırı çünkü eşyanın tabiatı vardır ve eşyanın tabiatını değiştirmek için eşyayı değiştirmek gerekir.

efendiler,
bu seminerin ardından açık büfeye gidip biraz tavuk eti ve iki adet zeytinyağlı dolma yedim

efendiler,
günün devamında dünya bankasından bir bey düşüncelerini bir takım fikirlerini tevdi etti, beni çok etkileyemedi, yeni ekonomide çok hızlı hareket etmekliğimizi, international networkingimizin süper olmaklığını, yeni trickleri öğrenmemizi, ve bu hiper-rekabetçi yeni ekonomide %100 güvenilir olmaklığımızı anlattı.

ve nihayet "küreselleşme" temalı kapanış oturumuna ve o harikulade erkek sesi muhteşem fiziğiyle ortalığı yıkan geçen güler sabancı sahnede yerini aldı.
bu oturum hakikatten çok zevkliydi, güler ablam gerçek bi işadamı olduğu için deneyimlerine dayanarak son derece gerçekçi ve pratik konuşuyordu, ve onun konuşmasından çok zevk aldım, çok yeni birşey söylemedi ama netliği ve tecrübesine dayanarak konuşuyor olmasından doğan gerçekçiliği, gerçek hayattanlığı beni etkiledi. diğer iki katılımcı, iki kıymetli profesörden sayın prof dr ilhan tekeli bana 2 no. büyük geldi, yani söylediklerini alıp kafamda bir yere oturtamadım, diger prof orhan güvenen, uzun cümleler kuruyor, lafı daldan dala konarak uzatıyor da uzatıyor ama arada o kadar hoş bir kelam ederek beni yakalıyordu, nitekim her tiradı uzun uzun alkışlandı bu hocanın ama güzel bişey söylüyor, sonra bidolu laflarla bunu boğuyordu, yine de ustalıkla kullandığı teatral ses tonuyla oldukça etkileyiciydi, benim en beğendiğim yorumu şu oldu, türkiye'nin en gelişkin döneminin 1923-1938 arası olduğunu (gsmh 7,2 ve enflasyon -2) bu dönemde toplumda sosyal sermaye (yetişmiş eğitimli insan, iş adamı, bilimadamı, hekim, teknisyen, diplomat vb gibi) olmadığını, ama Mustafa Kemal'in bu eksiği kapatmak için insanüstü çabayla çalıştığını anlattı ve şöyle dedi "1950lerde türkiye'ye demokrasi geldiğini söylüyorlar, 1950lerde türkiye'ye demokrasi gelmemiştir, bu dönem 1923-1938 karşı bir harekettir, evet o insansanlar hoş, beyefendi adamlardı ama dünyayı bilmiyorlardı"
işte bunu açıkça dile getirmesine bayıldım, bravo dedim kendine, fekat akabinde lafı uzattı da uzattı, ama sonra türkiye'nin hemen her konuda geliştiğini, şu salona bakınca dünya çapında adamlar gördüğünü ama siyasi irade ve yönetim konusunda gelişemediğimizi ve değer sisteminde tahribat oluştuğunu anlattı. (sorunların temelinde yatan : 1.matbaanın 300 yıl geç gelişi, 2.osmanlı'da anavatan anlayışı olmayışı 3.sosyal sermaye eksikliği)

efendiler,
hepinize iyi geceler dilerim, kendimi de tebrik ederim, bu kadar şey nasıl aklımda kalmış, helal olsun bana, aman beni konferansa yolladılar allah allah nasıl oldu diye gaza mı geldim ne???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz ki muhabbet olsun.